VEFA BEKLEYEN ÇÖLÜN ASİL HÜR İNSANLARI: TUAREGLER
Tuaregler, Afrika’nın en eski kavimlerinden biridir. Çoğunlukla Büyük Sahra Çölü’nün kuzey ve orta kesimlerinde göçebe olarak yaşayan Tuaregler, Berberi’lerden kabul edilmektedir. Tuaregler, Sahranın kuzeyi ile güneyi arasında asırlardır köprü vazifesi gören tanımlanmış en eski topluluklardandır. Tuaregler, başkenti Marakeş olan Murabıtlar devletini kurarak Mağrip'te de Endülüs'ü savunmuşlardır. Son yıllarda Kuzey Afrika’daki gelişmelerden en fazla etkilenenlerden birisi de Büyük Sahra’nın en eski sakinleri olan Tuaregler’dir.
Araplar tarafından X. hicrî asırdan itibaren Trablusgarp’tan Nijer nehrine kadar Sahra bölgesinde yaşayan Berberî Targa kabilesine Tuareg; reislerine ise “amenukal” denilmektedir. Fransızların Tuareg, İngilizlerin Tawarik dedikleri bu insanlar, lisanları “Temaşekçe”de kendilerine “hür insanlar” manasına “imohag” demektedirler. Tarih boyunca kuzey ve güney Tuaregleri diye iki ana kola ayrılan bu kavmin birçok alt kolu da bulunmaktadır. Kuzey Tuaregler çoğunlukla çölde, Güney Tuaregler ise daha çok step ve savanlarda yaşar. Tuaregler zamanla sahil bölgesindeki siyasi gelişmeler ve çatışmalardan kaynaklanan esareti kabullenemedikleri için iç kısımlara göçmüşlerdir. İşte bundan dolayı Araplar bu kabilelere, vatan-ı aslîlerini terk etmiş manasına gelen “Târik” ve çoğul sigasıyla “Tevârık” ismini vermişlerdir. Güney bölgelerde yaşayan Tuaregler kısmen melezleşmiştir. Tuaregler, geleneksel elbiselerini mavi kumaşlardan yaptıkları için‘çölün mavi insanları’ olarak da bilinir.
Sömürgecilik ve Tuaregler
19. yüzyıla kadar hayvancılık ve bölgelerinden geçen kervanlar üzerinden ticaret yaparak geçinen Tuareglerin yaşam tarzları, Fransızların sömürgecilik için bölgeyi işgal etmesinden sonra değişti. Tuaregler, sömürge döneminde geleneksel yaşam alanlarını ve kaynaklarını kaybetmişlerdir. Fransa, 1960’ta bölgeden çekilirken Tuaregleri sınırlarını cetvelle çizdiği 6 devlet (Nijer, Mali, Tunus, Libya, Cezayir ve Burkina Faso) arasında dağıttı. Fransa bu bölgede sürdürülebilir istikrarsızlık halini bu şekilde inşa etmiştir. Bu altı ülkede 4-5 milyon civarında Tuareg yaşadığı tahmin ediliyor. Tarihleri boyunca çölde sınır tanımadan yaşayan bu millet bir anda birçok farklı ülke ortaya çıkınca sahrada göç edemez hale gelmiştir. Bundan dolayı da bulundukları ülkelerde problem olmuştur. 1970'lerde ve 1980'lerde Senegal, Nijer, Burkina Faso ve Çad'ı etkisi altına alan kuraklık Güney Tuareglerin sayısının azalmasına ve hayvancılığa dayalı geleneksel yaşam biçimlerinde önemli değişikliklere yol açmıştır. Fransa, ilk nükleer denemelerini Tuareglerin bulunduğu sahra çölünde yapmıştır. Tuaregler Fransızlara karşı koymalarının cezasını çok ağır ödediler ve de ödemeye devam ediyorlar.
İbn Battuta’nın Seyahatnamesinde Tuaregler
İbn Battuta, Seyahatnamesinde Tuaregleri Messûfeliler olarak isimlendirmektedir. Tuareg hükümdarlarının devleti ve saltanatı öz evlada değil kız kardeş oğluna bırakmak da olduklarını aktarır. İbn Battuta ağzını ve burnunu sana bu Messufeli kabilesinden başka bu âdete sahip başka bir topluluk görmediğini aktarır. Burada bir hükümdarın halka alışveriş yasağı koymak isterse kölelerine dükkânlara yapraklı ağaç dalları assınlar diye emreder ve bu dallar durdukça kimse dükkânlardan alış veriş yapamaz. İbn Battuta çölden tuz çıkartan Tuaregleri görür ve zeminin biraz kazıldığında üst üste öbek öbek oturmuş büyük tuz tabakalarına rastlandığını söyler. Bu tabakalarda her bir deveye ancak iki tane yüklenebildiğini ifade eder. Onca küçüklüğüne rağmen yöre halkının alışverişini civardaki madenden çıkarılan saf altınla yapmakta olduğunu aktarır. İbn Battuta Messufelileri namazlarını kaçırmayan İslam hukukunu öğrenmeye gayret eden ve Kur’an ezberleyen Müslümanlar olarak tarif eder. Kadınların dikkat çekici bir güzellikleri olduğunu ve onların nüfuz ve itibar bakımından erkeklerden daha üstün olduklarını dile getirir. Tuareg kadınlarının isteyen herkesle evlendiklerini ve kocaları ile beraber asla yolculuk etmediklerini ve yerlerinden ayrılmadıklarını söyler. Eğer içlerinden biri çıkar da başka bir yere gitmek isterse ailesi duvar gibi dikilir engel olur. İbn Battuta Sahranın dayanıklı ve cesur insanları olan Tuaregleri “berdema” da dendiğini aktarır. İbn Battuta Timbuktu'yu vardığı zaman orayı anlatırken bu şehir ahalisinin büyük bir kısmının peçeli Messufelilerden yani Tuareglerden oluştuğunu söyler.
Tuareglerin Toplumsal Yapısı
Geleneksel Tuareg toplumu, soylular, din adamları, vasallar, zanaatçılar ve eskiden köle emekçilerinden oluşan katmanlara bölünmüştür. Tuaregler geleneksel olarak, kırmızıya boyanmış deri çadırlarda yaşarlar. Günümüzde deri yerine naylon çadırlar da kullanılmaktadır. Güneyde keçe çadırlar yaygındır. Yetişkin erkekler kadınların, yabancıların ve evlilik yoluyla akraba oldukları kişilerin yanında mavi bir peçe takarlar; ama bu gelenekler kentleşmeyle birlikte kaybolmaya başlamıştır. Tuaregler arasında eski Libyalıların kullandıklarına benzer bir el yazısı (tifinag) varlığını korumaktadır. Tuareg tek eşlilik yaygındır. Kadınlardan çok erkeklerde örtünmeye önem verilir. Tuaregler ağırlıklı olarak Müslümandırlar ve Maliki mezhebine mensuplardır. Endülüs tarafında Zahiri Mezhebini takip edenlerin de olduğu söylenmektedir. Ancak yerel berberi inanışlardan da etkilenmişler.
Osmanlı Tuareg İlişkileri
2012 yılı Haziran ayında İstanbul’da Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği (ORDAF)’ın organize ettiği “Afrika’nın Göçerleri: Tuaregler” konulu uluslararası bir toplantı gerçekleşmiştir. Bu toplantıya Nijer’in Agadez bölgesi adına seçimle belirlenen Yerel Yönetim Başkanı eski bakanlardan Mohamed Anacko heyet başkanı olarak iştirak etmiştir. Kendisi Osmanlı Devleti’nin Ezgar Tevarık kazasının ilk kaymakamı tayin edilen Şeyh Nahnuhen’in soyundan geldiğini bizzat kendisi ifade etmiştir. Mohamed Anacko Türkiye’nin kendilerinin son umudu haline geldiğini dile getirmiştir.
Nijer ve Orta Afrika ülkelerinde yaşayan Tuareg halkının liderlerinden İbrahim Oumarou Tuareg Oumarou’nun soyu Osmanlı’ya dayanıyor. Rivayete göre 1405 yılında Tuaregler’le Osmanlı arasında bir akrabalık bağı kurulmuştur. O tarihte şimdinin Nijer topraklarında yaşayan Tuaregler arasındaki birlik bozulur. Bu durum karşısında bir heyet İstanbul’a gelerek Sultan Beyazıt’tan kendilerine hakem de olacak bir yönetici tayin etmelerini ister. Padişah, Afrikalı bir cariyeden olma Yunus adlı oğlunu bu heyetle birlikte Nijer’e gönderir. Böylelikle Osmanlı ile Tuaregler arasında akrabalık bağı kurulur. Osmanlı’nın Afrika’daki en uzak noktası olan Agadez’in şimdiki yöneticisine ‘Sultan’ unvanı ile hitap ediliyor. Çünkü Agadez Sultanı İbrahim Oumarou, o zaman bölgede yönetici olarak atanan Osmanlı Yunus Sultan’ın soyundan geliyor.
Nijer’in Agadez bölgesi Tuaregler’i kendilerini “İstanbuleva” yani “İstanbullu” olarak tanımlıyorlar ve Türkiye’ye karşı büyük bir sevgi besliyorlar.
Prof. Dr. Ahmet Kavas’ın aktardığına göre Tuaregler sömürgenin bittiği 1960 yılından itibaren durumu en zor olan topluluk iken şu anda en huzurlu topluluk konumuna gelmişlerdir. Tuareg bölgeleri için planladığı bir takım projeleri hayata geçirebilirse sağlanan istikrar ortamı uzun ömürlü olabilecektir. Buna ayrıca ciddi ihtiyaç da duyulmaktadır. Zira Nijer’in kuzeyindeki Tuareg toplumu daima bölgeyi terk etme eğilimindedir. Ancak bunların yarısı hayatlarını devam ettirebilmek için ülkenin diğer bölgelerine göç etmişlerdir. Ağır ekonomik şartlar grupları radikalleştirmekte ve birbirine düşman etmektedir. Üç milyona yakın nüfusu olan Nijerli Tuaregler içinde liseden sonra yüksek tahsil yapan insan sayısının en fazla 200 kadar olduğu ifade edilmektedir. Prof. Kavas’a göre Osmanlı-Tuareg yakınlaşması çok geç bir tarihte ikili ilişkilere, hatta Osmanlı Devleti’ne tebaa olmayı kabul edecek kadar ilerlemişti ve Avrupalı devletlerin sömürgeci yayılmacılığına karşı ortak kader birliği yapmaya başlamışlardı. 1875’te II. Abdülhamit döneminde kendi istekleriyle Osmanlı hâkimiyetine girmişlerdir. 1880’lerde kuzeyde Cezayir’den, 1890’larda ise bugünkü Mali topraklarından ilerleyen Fransız birlikleri karşısında büyük bir direniş gösteren Tuaregler sadece Osmanlı Devleti’nin idaresinde kalan Trablusgarp vilayeti ile irtibat kurup destek talebinde bulundular. Belki de Osmanlı Devleti’ne tebaa olan son milletin Tuaregler olarak kayıtlara girmesi gerektiğini dile getirmektedir. Osmanlı Devleti’nin Afrika’da varlığının devamı için binlerce Tuareg cephelere koştu ve içlerinde şehit olan önderleri ve onlara bağlı birlikleri vardı. Türkiye bugünkü konumu ile Nijer için büyük beklentilere sebep olmaktadır: Bu çerçevede atılacak adımlarla Nijer ile tarihte az da olsa kurulmuş bağlarımızın yeniden canlanmasına vesile olacak ve Türkiye’nin Afrika’daki varlığı daha fazla hissedilecektir.